Steve Jobs’un seslendirdiği Apple’ın “THINK DIFFERENT” Reklamı ve Gelinen Nokta

SJ-CrazyApple’ın 2014 Geliştiriciler Konferansında, gözler, Steve Jobs’ı aradı. Tim Cook tarafından paylaşılan rakamlara göre, toplam olarak 800 milyon IOS işletim sistemli gereç satıldı. 100 milyon adet I-Pod, 200 milyon adet I-Pad ve 500 milyon adet I-Phone. 2013 yılı satışlarının içinden 130 milyon  cihaz, ilk kez IOS deneyimi yaşayacak olan yeni müşteriler ile buluştu. 400 milyon kredi kartı bilgisini paylaşan insanlardan oluşan APP Store’un ulaştığı büyüklük ise, bir başka dikkati çeken başarıyı sergiliyor. 30 milyar download ve aplikasyon geliştiricilerine ödenen US$ 5 milyar dolar  gelir.

120 ülkeyi içine alan ve 155 ülkeye bu yıl ulaşacak APPLE EKO-SİSTEMİ; çok taraflı iş modeli ve farklı düşünme ilkesinin ulaştığı kıskandıracak bir başarıyı ortaya koymaktadır. Şans ancak ısrar edenlerden, yana olurmuş. Benzerleşmenin kümelendiği, yine de başarısı azımsanmayacak Android dünyası karşısında APPLE gezegeni, uzun soluklu kalıcı rekabet avantajının, sadece farklılıkların peşinden koşularak kazanılabildiğinin bir diğer örneğini oluşturuyor.

ilk kez 1993 yılında yayınlanan ve 1997 yılında, özel bir toplantı için Steve Jobs tarafından bizzat seslendirilen Apple’ın “Farklı Düşün” reklamı; “Bazılarının çılgın gördüklerini, biz dahi görürürüz. Çünkü, Dünyayı değiştirenler; Dünya’yı değiştirmeyi düşünecek kadar çılgın olanlardır” tümceleri ile sonlanmıştı. Reklam, bugün bakıldığında Apple’in vardığı noktanın gerekçelerini ama daha önemelisi Steve JOBS’un kendisini anlattığı, tarihi bir belgeye dönüşmüş gibi duruyor. Haziran 2014 Apple WWDC’de bir kez daha yankılandı.

Steve Jobs’un sesinden dinleyeceğiniz reklamın tüm metni:

Here’s to the crazy ones, the misfits, the rebels, the troublemakers, the round pegs in the square holes. The ones who see things differently.

They’re not fond of rules and they have no respect for the status quo. You can quote them, disbelieve them, glorify or vilify them. About the only thing you can’t do is ignore them, because they change things. They push the human race forwards.

While some may see them as the crazy ones, we see genius. Because the people who are crazy enough to think that they can change the world are the ones who do.

Gezi Parkı’ndan Çıkarılacak Dersler

Gezi Parkı Protestoları süresince dikkati çeken değer ve tutumlar, Şirketler ve Pazarlama/ İletişim yöneticileri için, Yeni Türkiye tüketicisi hakkında önemli ipuçları ortaya koymuştur ve değişen, yükselen değerlerinin yanısıra tutumlarına ilişkin çok önemli örnekler sergilemiştir. Yeni Türkiye’nin yeni tüketicilerini anlamak ve bu doğrultuda iletişim stratejilerini gözden geçirmek, strateji, pazarlama ve iletişim süreç yöneticileri için önemli bir göreve dönüşmüştür . Aşağıdaki sunum, ortaya çıkan temel değer ve davranışları saptamayı  ve iletişimciler için  önerilere dönüştürmeyi hedefleyen bir Gezi Parkı analizidir.

 

Farklılaşma Çağında Birbirine Benzeme Yarışı ! Stratejik Yakınsama veya Örtüşme (Strategıc Convergence)

communictionx

Günümüz yönetim eğitimi ve pratiğinin en popüler kavramlarını sayar mısınız?

Büyük olasılıkla “Liderlik”, “Strateji”, “İnovasyon” ve “Pazarlama”, listenizin yarısını oluşturacaktır. Çünkü bu kavramlar, şirketlerin, müşterilerine ürün ve hizmetleri ile sundukları “değer tekliflerini” zenginleştirerek veya farklılaştırarak, “rekabet üstünlüğü” yaratma çabalarının odağını oluşturmaktadır. Bugün, amazon.com da yaptığım kısa sorgulamada, karşıma pazarlama hakkında 557,726 kitap, liderlik hakkında 103,459 kitap, strateji konusunda 164,238 kitap ve inovasyon konusunda ise 62, 413 kitapdan oluşan bir liste çıktı. Kısaca, amazon.com da sizin ile aynı fikirde. Peki yaşam pratiği veya gözlemleriniz strateji, inovasyon, liderlik ve pazarlama uygulamalarında neleri gösteriyor? Yenilikçilik arayışının doruklara çıktığı ve farklılaşmış teklifler ile kafamızın her gün keyifle karıştığı günlerde mi yaşıyoruz ? Yoksa !…..

Farklılaşma ve Yenilikçilik, tüm bu popüleritesine, MBA eğitimlerinin temel konusu, şirket içi eğitimlerinin en önemli bölümü ve her liderin önceliği olmasına karşın, neden şirketler hızla birbirine benzeme yarışında?

colorfulGelin Türkiye Bankacılığının oyuncularına bakalım. Hanginiz son 5 yılda, gerçekten yaratıcı, taleplerime ve koşullarıma uygun teklif diyebileceğiniz bir yaklaşım ile karşılaştınız. Finansbank’ın Enpara ve 30 saniyede karşınızda müşteri temsilcinizi bulacaksınız teklifi içeren internet bankacılığı dışında, bankaların biribirinden farklılaşmak adına ortaya koydukları herhangi bir öneriyi hatırlıyor sunuz? Cep telefonunuza gelen kredi kartı kampanyaları veya SMS ile kredi verme tekliflerinde; hangi bankanın, diğerinden farklılılaştığı bir yaratcılıktan bahsedebilir misiniz? Kredi kartı taksitlendirmeye sınır gelmeseydi, belki de sınırlı düzeyde mikro-kredi uygulamasını bile göremeyecektik. Ama Türk bankacılığının kredi kartı uygulamalarında Dünya’ya örnek oluşturacak bir gelişmişliğe sahip olduğu gerçeğininde, hakkını vermemiz gerekiyor. Özetle, şimdi tarihe karışmış olsa da, “Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankası’yız” sloganı, günümüz rekabeti için güçlenerek geçerliliğini koruyor. Bankacılık sektörü 2013 yılında toplam 3oo milyon TL düzeyinde reklam harcaması yaparak, %6’yı aşan bir ağırlığa ulaşmıştır.

Çağın endüstrisi, telekomünikasyon sektörüne bakalım. Neredeyse tekel durumunda olan Turk Telekom ve TTnet, 2008 yılı sonunda 5.9 milyon olan XDSL abone sayısını, 2013 yıl sonu itibariyle 6.6 milyon adete yükseltebilmiş, üstelik %90 lar düzeyindeki servis sağlayıcısı pazar payını da 10 puan kaybetmiştir. Son iki yılda, neredeyse toplam XADSL abone sayısı değişmemiş, üstelik 2013 yılı son çeyreğinde azalma yaşanmıştır. Aynı dönemde mobil abone kullanıcısı sayısı 400,000 aboneden, 22.5 milyon aboneye ulaşmış ve fiber abone sayısı ise 1 milyonu aşmıştır. Oysa, nereye baksanız, Turk Telekom ve TTnet reklamı, suponsorluk duyuruları görebilirsiniz. Ayrıca, ortalama ayda bir kez aranıp, 2 yıl abonelik sözü vermeniz karşısında fiyat indirimi davetini içeren “müşteri kilitleme” taktiklerinin dışında, ne teklifler alıyor sunuz?

Mobil operatörler bazında ise; son 5-6 yılda, pazar paylarında yaklaşık % 3-5 puanlık hareketlerin dışında, önemli bir değişim yaşanmamıştır. Üstelik, Türkcell’in baskın konumu nedeniyle rekabetciliğinin sınırlandırılmasına karşın. Ama, mobil iletişim sektöründe devrimsel gelişim, numara taşınabilirliği konusunda yaşanmıştır. Paylaşacağım rakamı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 2013-4 çeyrek raporunun 12. sayfasında bulabilirsiniz. Türkiye’de numara taşınabilirliğinin başladığı 2008 yılının sonundan, 14 Şubat 2014 tarihine kadar tam 65,218,031 numara taşıma işlemi gerçekleşmiştir. Türkiye’de toplam mobil abone sayısı 69.7 milyon adet olup, 65.2 milyon adedi operatör değiştirmiştir. Oysa, tüm operatörlerin birinci önceliği, mevcut abonelerini, kişiselleşmiş teklifler, yaratıcı öneriler ile mutlu etmek ve korumaktır. Ancak, abonelerin %90 oranında yer değiştirdiği pazarda, operatörlerin abone pazar paylarında 5 puanın üzerinde bir değişim yaşanmamıştır. Bunun anlamı, tüketiciler kendi değer tekliflerini kendileri veya satış noktaları ile birlikte  üretmişler ve kullanmışlardır. Telekomünikasyon sektörü de, 2013 yılında 300 milyon TL’ye yakın reklam harcaması yapmıştır. İletişim sektörünün 2013 yılı toplam reklam harcamaları içindeki payı, % 6 düzeylerinde ve bankacılık sektörüne yakın gerçekleşmiştir. Telefon destekleme fonları ve kanal primlerini hesaba kattığınızda; müşterilerine ulaşmak adına yapılan harcamalar, raklam harcamalarından da fazladır. Aklınızda ne kaldı? Sosyal sorumluluk adına yapılan güzel çalışmaları bir kenera koymak koşuluyla.

Otomotiv, tüketici ürünleri, beyaz eşya ve medya sektörlerine toptan bir sorgulama yapalım. Otomobillerin bile 100 metreden ayrımlaştırılamadığı, tüm elektronik eşya üreticilerinin “ben de aynısını” yapıyorum sloganı ile rekabet ettiği günümüzde, şu soruyu sormak gerekiyor. Şirketler mi birbirine benziyor ? Yoksa stratejik inovasyon yerine, stratejik convergence veya yakınsama/örtüşme mi gerçekleşiyor?

Şirketlerin birbirlerinden insan transferi yaparak beslenmesi, bir ölçüde benzeri düşünen yapılar veya bir önceki şirketinde başardıklarını, yeni şirketinde tekrarlama kolaylığı gibi tuzakları yaratıyor olsa bile; her şirketin sürdürülebilir rekabet avantajını, farklılaşma yerine benzerleşmede ve benim hiçbir eksiğim yok iddialarında arıyor olması, günümüz değişen tüketici dinamikleri karşısında ne kadar sürdürülebilir?

logoxElbette, yerleşik iş yapma şekillerini ve tüketici tekliflerini altüst eden yenilikçi çabalarda var. Örneğin, Uludağ İçecek son yılların ürün inovasyon şampiyonlarından biridir. Devrimsel bir yenilik olmasa da (disruptive innovation) , kendisine “kola savaşının” dışında yepyeni bir alan yaratarak, geleneksel limonatayı , gazsız içecek olarak konumlandırarak bir tüketici değer inovasyonu örneği sergilemiş ve başarılı olmuştur. Ayran’ın bu dönemde, kendini alternatif içecek olarak raflara taşıması da ayrı bir yenilikçilik örneği olarak kabul edilmelidir. Çilek Mobilya, stratejik kurgunun en önemli parçası olan “nerede rekabet edeceğim” sorusuna; son derece net bir yanıt bulup; stratejik pozisyonunu ve yeteneklerini genç mobilya segmentinde başarıya dönüştürmüştür. BIM, her ne kadar, taklit sayılabilecek bir stratejik pozisyonlama ile başlasa da, yenilikçi tedarik iş modelleri ile zenginleştirdiği ve ısrarla sürüdürdüğü “heryerde ve en ekonomik müşteri değer teklifi” ile, 4,200 magazayı aşan bir indirim market zinciri ve Türkiye’nin en büyük perakende gruplarından biri olmayı başarmıştır. LC Waikiki, 2023 yılına kadar “Avrupa’nın en başarılı üç giyim perakendecisinden biri” olacağım hedefi ile 1985 da başladığı yolculuğunda, 450 yi aşan mağaza ve 21 ülkeyi aşan bir coğrafik kapsama ulaşmıştır. Üstelik pramidin alt kısmında yarattığı başarıyı, hızla pramidin orta kısımlarına taşımaktadır.

Dijital Convergence, dijital teknolojinin yarattığı platformda, bir çok ürün ve hizmetin aynı anda sunulması ile bir tüketici teklifi inovasyonu ve olmazsa olmaz koşulu yaratmıştır. Bu convergence trendinin gerisinde kalanlar, rekabetin de gerisinde kalma zorundadırlar. Ancak, farklılaşmanın ve sürdürülebilir rekabet avantajının uzun soluklu var olma ve büyüme için gerekli olduğu alanlarda; stratajik convergence trendinin parçası olanlar, doğal büyüme rüzgarlarının kesildiği günlerde, yelkenlerini ne ile dolduracaklarını şimdiden düşünmek zorundalar. Ekonomik gücün veya ölçeğin işe yaramadığı bir dünyaya doğru hızla yol alıyoruz. Sermaye ve zenginlik bir yerlerde toplanıyor olabilir ama, güç hızla atomlara ayrışıyor, dağılıyor ve sahibinin adına artık bireyselleşen tüketici deniliyor. Bu yeni sosyal ve dijital tüketiciyi, eski ve birbirinin benzeri olan yöntemleriniz ile ikna edemezsiniz.

medicineİnovasyonu, mevcudu yok saydıracak yeni ürün ve konseptlerde aramaya da gerek yok. Bunun için, ülkenin kaynağı da, ölçeği de şimdilik yeterli değil. Ancak, stratejik inovasyon, iş modeli inovasyonu, müşteri değer teklifi inovasyonu gibi bir çok alanda, fark yaratabilmek ve farklılaşmak mümkün. Her doğru strateji, kurumun kaynakları ve yetenekleri ekseninde kurgulanır ve organizasyonel harmoniyi güvence altına alan uygulamalar ile, rekabet avantajı ve endüstri ortalamasının üzerinde sürüdürülebilir büyüme üretir. Bunun koşulu, rakiplere odaklanarak ve benzeşerek onlardan pazar payı çalmak yerine; müşteriyi hedeflemek ve farklılaşmak adına kolay taklit edilemeyecek yeniliklerin peşinde koşmak olmalıdır.

Lokasyon bağlantılı müzik ve Holladay Kardeşleri Gezi Parkı için birşeyler yapmaya ikna etme rüyası!

branch___flood_fauna_series_by_reneenault-d5vp5em

Ryan ve Hayes Holladay Kardeşler, müzik ve GPS teknolojini biraraya getirerek yeni bir müzik ve mekan deneyimı sunuyorlar. Müziği, bildiğimiz, CD’lerin, MP3/4’lerin veya konser salonlarının dışına çıkartarak, mekanlara nakış gibi işlenmiş melodiler olarak besteliyorlar ve dinletiyorlar. Ancak, müziklerini dinlemenin tek ama tek yolu, bestenin ait olduğu park veya patikada bulunmak ve notalar ile adımlamak. İlk denemelerini Central Park da yaptılar ve şimdi de Pasifik Sahilindeki 1 no’lu otobanı notalar ile dekore edecekler.

Müzik, her insanı farklı duygular ile yakalar ve içine çeker. Ortak bir beğeni sonuçtur ama, deneyim bireysel damak tadına göre farklılaşır. Anılar ile eşleştiğinde ise, hafızalara kazınır.

Notalar ile gerçek bir yolculuğa çıktığınızı düşleyin. Cep telefonunuza yüklediğiniz aplikasyonunuz, GEZİ PARKI’nın girişine vardığınızı GPS yardımı ile saptıyor ve hoşgeldin melodisi ile sizi karşılıyor. Yüremeye devam ediyorsunuz ve ilk baltanın gökyüzüne yükseldiği noktada, GPS’iniz ve telefonunuz, kulaklarınıza gökyüzünden onurlu bir direniş melodisinın dökülmesini başlatıyor. Çadırların yakıldığı noktaya vardığınızda; dayanışmanın yanık türküsünü, daha sonra doğanın onuru adına, kucaklaşan yüreklerin senfonisini dinliyorsunuz. GEZİ PARKI’nı terkederken, sizi “birbirimizi hiç unutmayacağız” aryası yolcu ediyor.

İşte size bir müzik deneyim inovasyonu. Müzik ve mekana dayalı yeni bir deneyim ve değer teklifi. Müzik, mekan, teknoloji ve insana ait notalar; yeni bir eksende biraraya gelerek, belki de digital teknolojinin, telif haklarını hızla ortadan kaldırdığı günümüzde, paylaşılacak müzik yerine, yaşanacak ve kopyalanamayacak bir müzik üretiyor.

Holladay kardeşler yaptıklarına “Mekanın farkında olan Müzik – location-Aware Music” adını vermişler. Paylaştığım videoda, Ryan Holladay, neden ve nasıl yaptıklarını anlatıyor. Ben ise, Holladay Kardeşleri nasıl ikna edebilir ve GEZİ PARKI’nı, benzeri bir deneyimin yaşanabileceği melodiler ile donatabiliriz diye düşünüyorum veya düşlüyorum. Bana en azından düşlerimde eşlik eder misiniz?

Değişim nasıl başlar ve Yeni, yaşamımızın bir parçası nasıl olur? Alev’den, çakmak taşı mı, yoksa kıvılcım mı sorumludur?

Değişim, Lider ve ilk destekçilerin ortak başarısıdır.

Inovasyon/yenilikci her düşünce veya ürün benzer bir gelişim izler. Varolanı geçersiz kılan ve yepyeni bir deneyim öneren her yaklaşım, yayılma eşiklerini, kabul görme düzeyine bağlı olarak atlar. Yeni olanı, ilklerden biri olarak kabüllenmek ve desteklemek, yeniliğin sahibi kadar yenilikçi ve yürekli olmayı gerektirir.

Everett M. Rogers, “İnovasyonun Yayılımı” kitabında, (Diffusion of Innovations-1962) yeniliğin kabul aşamalarında yer alan insanları, “yenilikçiler, erken uyum sağlayanlar, öncü çoğunluk, sonraki çoğunluk ve arkadan gelenler” olarak gruplandırmış ve istatistiksel olarak oranlamıştır. Maloney ise %16 düzeyini, taşma noktası olarak tanımlamış ve bu noktadan sonra, sosyal kabullenmenin artık bir toplumsal gerçeklik noktasına dönüştüğünü ve geniş kitleler tarafından desteklenecek aşamanın oluştuğuna dikkati çekmiştir.

Inovasyon profili

Mevcut olanı yerle bir edecek her yıkıcı yenilik, (disruptive innovation), sahibi kadar, ilk destekçileri sayesinde başarıya ulaşır. Yeniliğe öncü olmak, yeniliği ortaya koyan kadar yürekli ve yenilikçi olmayı gerektir. Liderler, kendilerine ilk desteği sunan taraftarları sayesinde başarıya yol alırlar. İlk destekçiler, taşma noktasına (tipping point) kadar olan tutunma mücadelesinin gerçek kahramanlarıdır. Lider, çakmak taşı ise; ilk destekçiler kıvılcımdır ve çıkan alevin onuruna, eşit düzeyde ortakdırlar. Şirketler ve sosyal gruplar, liderlerinin değişim rüzgarlarına yelken olan destekçiler sayesinde yenilenme mücadelesini başarabilirler. Liderler ise; ilk desteği sunan ortaklarının çokluğu ve destekleri olmaksızın, Don Kişot’un ötesine geçemezler.

Aşağıda paylaştığım video, gözü kara bir öncünün başlattığı, ama 2-3 ilk destekçisi sayesinde bir çok insanın katılımının sağlandığı, 3 dakikalık gerçek değişim örneğini içeriyor. Dilerim, sizin yeniliğin yayılımı sürecindeki tutumunuza katkı sağlar.

http://dai.ly/xwfaea

Bestenizin çalınması için 50 yıl bekleyebilir misiniz? Üstelik “Oscar” ödülünüz, “Sir” unvanınız ve dünya sinemasının en saygın kişilerinden biri olmanıza rağmen.

Dünyanın saygın kemanist müzisyenlerinden olan ve vals müziğini en iyi yorumlayan Johann Strauss Orkestrası’nın şefi olan André Rieu’nun telefonu bir gün yine çalar ve karşısındaki kişi, “lütfen benim eserimi çalarmısınız” ricasında bulunur. André Rieu’nun sık sık karşılaştığı bir durumdur ama bu kez arayan kişi çok faklıdır. “Oscar” ile ödüllendirilmiş, Kraliçe tarafından “Sir” unvanı ile onurlandırılmış ve “Hollywood” un en saygın aktörlerinden biridir ve 50 yıl önce besteleğim valsimi sizin çalmanızı istiyorum der.

Arayan kişi, Sir Anthony Hopkins dir ve André Rieu, onun müzik ile ilişkisi hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Hangimiz biliyorduk?

Lütfen aşağıdaki video’yu, bestesinin çalınması için tüm ünvan, saygınlık ve sinema başarısına karşın, 50 yıl beklemeyi göze alabilen ve eserinin çalınmasını heyecanla izleyen Anthony Hopkins’in gerçek sanatçı kimliğine ve muhteşem valsine tanık olmak için izleyin.

BIG DATA – Yeni bir karar destek aracı mı, yoksa yeni bir gelir kaynağı mı?

??????????????????????

Hergün, yaklaşık 3 kentilyon byte veri üretmekteyiz. Bu hız ve miktarı bir başka şekilde ifade etmek gerekirse; Dünya’da mevcut olan verininin %90’nını son iki yıl içinde üretmiş bulunmaktayız.

Internet’de ayak izi bırakmaksızın yol almak mümkün değil. Her gönderdiğimiz mesaj, sosyal network’lerde yaptığımız her yorum veya beğeni, her telefon çağrımız, bankalarda yapılan tüm işlemler veya internetde yaptığınız alışverişler, BIGDATA olarak isimlendirilen VERİ OKYANUSU’na akan nehirleri, dereleri veya düşen yağmur damlalarını oluşturuyor.

BIGDATA, bir pazarlama ve karar destek unsuru olarak; pazarlamacılar için, heyecan verici ve tüketicisini sınırsız düzeyde tanıma firsatları içeriyor. Stratejistler için, geleceğe ilişkin daha doğru öngörümlerde bulanabilme ve varsayımlar üretme şansı sunuyor. Finasmancılar için daha etkin risk, kaynak ve hız yönetimi olanakları yaratıyor. Ama nasıl?

BIGDATA, her inovasyon sürecini tanımlamakta kullandığımız S Eğrisinin henüz başlangıç aşamasında. IBM başta olmak üzere, önemli IT hizmet kuruluşları, şimdiden milyarlarca dolarlık yatırımı, depolama, analiz ve kullanılabilir bilgi üretme süreçlerine harcamış bulunuyorlar ve en az 100 katını önümüzdeki 5 yıl içinde harcamaya devam edecekler.

Internetde tüketici davranışlarına ve tercihlerine yönelik bilgi hizmeti sunan şirketlerin yıllık cirolarının, US$ 10 milyar düzeyine şimdiden ulaşmış olduğu tahmin ediliyor. Bir dönem yakın çalışma firsatı elde ettiğim Gian Fulgoni ve Magid Abrahan (IRI Chairman, CEO) tarafından kurulan comScore, 2013 yılını US$ 286,860 milyon ciro ile tamamladı. (Kaynak: ComScore-Annual Report 2013)

BIGDATA, yeni bir bilgi kaynağı mı, yoksa internet ekonomisinin yarattığı yeni bir gelir fırsatı mı? Bu derin ve koskoca VERİ OKYANUSUNU, Türk girişimcileri, karar süreçlerinde nasıl kullanarak operasyonlarına etkinlik ve kar sağlayacaklar veya nasıl farklı bir gelir yaratma modeline dönüştürecekler.

Siz, bu VERİ OKYANUSU’nun neresindesi niz? Güzel bir manzara gibi seyrediyor? Henüz nasıl yüzeceğinizi bilmediğinizden, ayaklarınızı ıslatacak kadar kenarında dolaşıyor? Yada derinlik sarhoşluğuna kapılmadan güçlü kulaçlar atarak bilgiye doğru yüzmenin keyfine mi hazırlanıyorsunuz? Konumunuz ne olursa olsun, öğrenmeye ve düşünmeye başlamak gerekiyor.BIGDATA’nın, “Sonraki Büyük Şey (next big thing)” olmadığını düşünüyorum, ama “Sonraki Büyük Şeyin” doğuşundan sorumlu olacağından eminim.

Aşağıdaki infografikler, bahsettiğim büyüklük ve fırsatlar hakkında bazi ipuçları sunuyor.

BigData-volume

BigData-Hız

BigData-Cesit